dinimizislam

Dualar

Büyüden, sihirden kurtulmak için duâ..

Sihir, büyü nedir?
Cinlerin insanlarda yaptıkları hastalıklara “Sihr=Büyü” denir. Müslüman olan cinlerin insanlarla bir alâkası yoktur. Bunlar, yalnız ibâdet ederler. Bunlardan insanlara zarar gelmez. Kâfir olan cinler, insandan ayrılmazlar. Cinler her şekilde görünürler. Böcek şekline, mikrob şekline de girerler. İnsanın damarlarında dolaşırlar. Yalnız mü’minlerin kalbine giremezler. Kâfir cinler, iyi insan şekline de girer. Her iyiliği yapar. İnsanlara fâideli olurlar. Kâfir ve fâsıklarla arkadaşlık yapınca, hiç ayrılmazlar. Kâfir insanlar gibi, her iyiliği yapınca, arkasından küfre, fıska sebeb olurlar. İnsanın göstereceği kimselerde hastalık, sihir yaparlar. Bu hastalıkdan kurtulmak için, bu cinni yok etmek veyâ kovmak lâzımdır.

Sihir, büyü yapmak olup haramdır. Sihir vâsıtasiyle her dilediğini yapacağına inanırsa, kâfir olur. Sihirin te’sîrine inanmayan da kâfir olur. Sihrin, diğer ilâclar gibi, Allahü teâlâ dilerse te’sîr edebileceğine inanmalıdır. Her dilediğini, Allahü teâlânın yaratacağına inanmak küfür olmaz ise de, büyük günahtır.

Peygamber efendimize büyü yaptılar. Ağır hastalandı. Cenâb-ı Hak, Felâk ve Nâs sûrelerini gönderdi, bunları okuyarak büyüden kurtuldu. Resulullah efendimiz buyurdu ki: “Müslüman büyü yapmaz. Allah saklasın, îmânı gittikten sonra büyü te’sir eder.” ”Falcıya, büyücüye, kâhine giderek, onların söylediklerine inanan, Kur’ân-ı kerîme inanmamış olur.
Hayırlı iş yapmak için de haram işlemek (büyü çözmek için büyü yapmak) câiz değildir. Büyüden kurtulmak için, diğer hastalıklarda olduğu gibi sebeblere yapışmak lâzımdır.
Bu sıkıntılar, ruhi hastalıklar için, kıymetli kitaplarda bildirilen duâlardan bazıları şunlardır:
- Bir miktar suya Ayet-el kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn [Nas ve Felak] surelerini okumalıdır! Büyü yapılan kimse bundan üç yudum içmeli, kalan su ile gusledilmelidir!
- Üç kere Salevat-ı şerife okumalı, sonra yedi Fatiha, yedi Ayet-el kürsi, yedi Kâfirun suresi, yedi İhlas-ı şerif, yedi Felak ve yedi Nas surelerini okuyup kendi üzerine veya hastanın üzerine üflemelidir! Bunları tekrar okuyup hastanın odasına, yatağına, evin her yerine, bahçesine üflemelidir!
- Fatiha, Ayet-el kürsi ve dört kul, (yani Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri) yedişer kere okunup hastaya üflenirse, bütün afetler, dertler için, sihir (büyü), nazar için iyi gelir. Tuz üzerine okunup, suda eritilerek içmek de olur.
- Sabah akşam, Bekara suresinin başından dört ayet ve Ayet-el kürsi ile, Ayet-el kürsiden sonraki iki ayeti ve Bekara suresinin sonundaki 3 ayet, hastanın üzerine okunursa, iyi olur.
- “La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve ala külli şeyin kadir” okunmalıdır!
- Günde 500 kere “La havle vela kuvvete illa billah-il-aliyyilazim” okunmalıdır! Başlarken yüz kere salevat ve bitirince de yine yüz kere salevat getirmelidir!
- 25 kere Estagfirullah denir. Sonuncusunda ve etubü ileyhe kadar okunur. Sonra onbir ihlas ve yedi kere Fatiha-i şerife ve otuz üç kere, Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina muhammed okuyup, sevabı Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın ve Evliyanın ruhlarına ve sonra Silsile-i aliyye denilen büyük âlimlerin isimlerini söyleyip; bu büyüklerin ruhlarına hediye edilir. Bunların hürmetine şifa vermesi için Allahü teâlâya duâ edilir. Hergün sabah-akşam böyle duâ edilir. (Silsile-i aliyye büyüklerinin isimleri “Şifa için okunacak duâ” bahsinde yazılıdır.)
- Ayatı hırz`ı okumak ve üzerde taşımak.

Şifa için başka bir duâ
Bismillâhirrahmânirrahîm. Yâ Rabbî! Hastalığım sebebi ile düşmanlarımı sevindirme. Kur’ân-ı kerîmi benim için şifâ ve devâ eyle. Ben hastayım, sen ise devâ ihsân edicisin. Yâ Rabbî! ‹’timâd ve ümmîdim Sensin. Senin hakkındaki hüsn-i zannımı şifâm kıl. Yâ Rabbî! Aklımı ve dînimi muhâfaza eyle. Azâmetin hürmetine yakînimi, ya’nî şeksiz şübhesiz îmânımı dâim eyle. Bana yetecek kadar halâl rızk ihsân eyle. Bana eziyyet verecek kimselerin kötülüğünü, şerrini benden uzak kıl. Beni doktorlara muhtâc etme. Yer yüzünde (hayâttayken) hatâ ve kusûrlarımı setr eyle. Kabre girdiğim zemânda bana merhamet eyle. Yâ Rabbî! Kıyâmet ve hesâb gününde beni bağışla, bana magfiret eyle. Besmele-i şerîf yolumdur. Allahü teâlânın Rahmân sıfatı mesnedim, arkadaşımdır. Bana dokunan her dürlü kötülükden,

Kaynak : 365 Gü Dua.


Resulullahın ( s.a.v. )`in  Duâları.

Abdullah İbn Abbas hazretleri şöyle anlatır:
Resûl-i Ekremin ne şekilde ibâdet yaptığını öğrenmem için babam Abbas, beni Resûl-i Ekreme gönderdi. Sabah namazında Efendimiz şöyle duâ etti:

“Allahım! Gönlümü sana bağlayacak, darmadağan hâlimi bir araya toplayacak, dağınık ve parçalanmış işlerimi birbirine yaklaştıracak kötü itiyat ve fitnelerden beni koruyacak, dilimi ıslah edecek, bâtınımı koruyacak, zâhirimi yükseltecek, amelimi temizleyip arttıracak, yüzümü ak edecek, rızana ulaştıracak ve her kötülükten beni koruyacak olan rahmetini senin fazlından isterim.

Allahım! Küfür düşünmeyecek şekilde sâdık ve yakîn bir îmânı, dünyâ ve âhirette de lûtuf ve kereminin en yüksek mertebesine beni ulaştıracak olan rahmetini senden isterim.

Allahım! Kazâlarda sabır ve kurtuluşu, şehitler mertebesini, iyiler yaşayışını, düşmanlara galib gelmeği ve Peygamberlere arkadaş olmağı senin fazlından isterim.

Allahım! Her ne kadar hayırlısını bilemezsem ve amelim kusurlu ise de, bütün dileklerimi sana arzeder, senden yardım dilerim. Yalnız senin rahmetine muhtâcım.

Ey gönüllere şifâ verip bütün dertlere dermân olan Allahım! Büyük kudretinle birbirine yaklaşmış iki deniz suyunu yekdiğerine karıştırmadığın gibi,
Cehennem azâbından helâk oldum diye feryad etmekten ve kabrin fitnesinden beni koru.

Allahım! İstemesinde veya hak etmesinde kusur ettiğim ve kullarından herhangi birine va’dettiğin veyâ vereceğin her türlü iyilikleri candan arzular ve onları senin fazlından isterim.

Allahım! Bizi, sapan ve saptıranlardan değil, hidâyette olup hidâyete ulaştıranlardan, düşmanlarından uzaklaştırıp dostlarına yaklaşanlardan, sana kulluk edenleri senin rızan için sevip, isyan edenlere rızan için husûmet besleyen kullarından eyle.

Allahım! Ben dilimin döndüğü kadar duâ ediyorum. Kabûlü sendendir. Sen kabul eyle. Ben elimden geleni yapıyorum, itimadım sanadır. Biz Allah içiniz ve O’na yöneleceğiz. Kuvvet ve kudret ancak azamet sâhibi olan Allah’ındır. Kıyâmet gününde emniyeti, ebedî günde de ahdini yerine getirip rükû’ ve sücûd eden iyiler ile beraber Cenneti senden isterim. Kerem ve ihsânına nihâyet olmayan, dostluk edenlere sonsuz sevgisi olan ve dilediğini dilediği gibi yapan sensin.

Ey izzet ridâsına bürünüp herkse galib olan Allahım! Seni noksan sıfatlardan tenzîh ederim. Ey ululuk ve yücelik ridâsına bürünerek kullarına fazl u in’âmını esirgemeyen Allahım! Seni tesbîh eder, noksan sıfatlardan takdîs ederim.

Allahım! Kalbimi, kabrimi, gözümü bütün bedenimi nurun ile tenvîr eyle, beni nurlandır ve nurumu arttır.”

Kaynak : 365 Gü Dua.

 


 

Borcun Ödenmesi İçin Dua.

Sahih hadîste vârid olan şudur: “Peygamber (s.a.vj, ashabından bazılarına, borçtan kolaylıkla kurtulabilmek için şu duayı öğretmiştir:

Ey yedi kat göklerin ve ulu arş’m sahibi, bizlerin ve her şeyin sahibi bulunan Rabbim! Dâneyi yaran, çekirdeği çatlatan (ve bu küçü­cük tohum ve çekirdeklerden sonsuz nimet ve bereketler meydana geti­ren), Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’ân’ı indiren Allah’ım!… Ben, şer ve zararı bulunan her şeyden sana sığınırım! Her şeyin durumu ve geleceği Senin elindedir… Sen, kendinden evveli olmayan, kendinden sonrası bulun­mayansın! Kendinden üstünü bulunmayan Zahir, kendinden daha ya­kını bulunmayan Bâtm’sın! (Şüphesiz, bana benden daha yakınsın, beni benden daha iyi bilensin!)… Borcumu ödemekte bana yardımcı ol, ko­laylık ihsan eyle Rabbim! Beni fakirlikten kurtarıp, zengin eyle Rab­bim.

Peygamber Efendimiz’in bu duayı kendisine talîm buyurduğu sahâbi, böylece ve samîmine duasını yaptı. Böylece her şeye kadir olan Allah’a sığınıp, yalvarıp yakardı. Allah da o kuluna, borcunu ödemesi hususunda yardımcı oldu da, borçtan kurtuldu.

Tirmizl’nin rivayet ettiği bir hadîse göre de (ki bunu da Ali (r.a.) rivayet etmiştir) Peygamber (s.a.v.), ashâbdan birine şöyle dua etmesini tâlim buyurmuştur:

Allah’ım, helâl mâl ile bana yeterlik ver de, asla harama düşme­yeyim! Allah’ım bana lutfunla (helâlinden) zenginlik ver de, başkalarına muhtaç olmayayım!” O sahabî de böyle dua etmiş, borcundan kurtulup helâle kanâat etme zenginliğine ermiştir. (Mert veya nâmert hiç bir ferde muhtaç olmamıştır.)

Bazı eserlerde, aşağı-yukarı buna yakın bir duanın; cuma namazının farzından selâm verdikten sonra: Fatiha, İhlâs ve Muavvizeteyn’ın yedişer defa okunmasından sonra (ki bunlar da İlgili hadislerde tavsiye edilmiş, müellifimiz de Camıu’s-Sağır’da “bu hadis ha-sendir” demiştir) okunması da tavsiye edilmiştir. (Şerhu Bidâyetu’l-Hıdaye, 105, Matbaa-ı Behiyye, 12917.

Kaynak : Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/333.


Asker Uğurlama Duası‏

اَ لْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ لْعأَ لَمِينَ
و لصَّلأ ةُ و ا لسَّلأمُ علىَ رَ سؤُ لِنأَ مُحَمَّدِ وَ عَلَى األٍهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِىنَ

Ya Rabbel alemin!
Ya Rabbi! Bizler genç kardeşlerimizi vatani göreve uğurlamak üzere toplanmış bulunuyoruz,Türk gençliği vatan sevgisinin imandan olduğunu bilir,hudutlarda nöbet tutmanın nafile ibadetten faziletli olduğu şuuru ile ,bu görevi ifa eder .bu güzel duygu ve düşüncelerle onları askere uğurluyoruz.Gençliğimizin ruh yapısında:’’bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,Toprak eğer uğrunda ölen varsa VATAN dır.’’beytinin derin anlamı vardır.
Ya Rabbi! Bu heyecan,iman ve vatan sevgisi içinde görevlerini yapmalarını onlara nasib eyle,onlara güç, kuvvet, sabır ve sağlık vererek vatanı güzel koruma azmini nasib eyle.
Vücutlarına sıhhat ve afiyet, kalplerine sarsılmaz bir iman,ihsan eyle
Bu gençlerimizi ve cümlemizi, her türlü görünür görünmez kaza ve belalardan felaketlerden afetlerden ,Merhametinle muhafaza et Ya Rabbi!
Kahraman ordumuzu havada karada ve denizde daima Mansur ve muzaffer eyle Ya Rabbi!
Din ve Vatan uğruna ciğerpare evladını feda eden,’’Ölürsen şehid, kalırsan gazi;haydi yolun açık olsun’’diyerek uğurlayan anne-babaları ve uzaktan ve yakından bu merasime katılan bu cemaati iki cihanda aziz eyle Ya Rabbi!
Ya Rabbi! Dinimize ,devletimize milletimize, kötülük etmek isteyenlere fırsat verme, Vatanımızı ve milletimizi ve mukaddes değerlerimizi,gençliğimizin güç ve kuvvetleri ile her türlü tehlikelerden koru Ya Rabbi!

سُبْحأنَ رَبِّكَ رَبِّل عِزَّتِ عَمّأَ يَصِفُؤنَوَ سَلأَمٌ عَلَلْ مُرْسَلِىنَ
وَلْحَمْدُ لِللأهِ رَبِّلْ عَألَمِىنَ

Bu Güzel Yazı İçin Şerife Şevval Kardelen Hocamızdan Allah razı Olsun.

 


Ömrü Az Olanların Okuyacakları Dua

Şeyh Şazelî (k.s.) hazretleri, “Tâcü’l-Arûs” isimli kitabında buyurdular:

-”Ömrü kısa olan (az yaşayacağını tahmin eden) kişi, (çok manâyı ve sevabı içinde) toplayan duaları okusun. Meselâ:

Sübhânellâhi adede halkıhî- mahlûkunun adedince Allâhü Teâlâyı teşbih ederim! Allah noksan sıfatlardan münezzehtir!” desin.

Ve buna benzer dualar, zikir ve evrat okusunlar.

Yani kısa ömürlerinde uzun ömürlü kişilerin yapmış olduklarını yapmış olurlar.

Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri: 4/293.


DUANIN EHEMMİYETİ 

“Dua, “kul” olan insanin, “Sultanlar Sultani”nin huzuruna cikip perdesiz ve hailsiz olarak istek ve arzularini dile getirmesidir.”
 
Insan, fitrat itibariyle aciz, zayif ve kendisinden daha yuce olup ihtiyaclarina cevap verebilecek birisine muhtac olarak yaratilmistir. Bu ozelliklerinden dolayi hayati boyunca, elde etmek istedigi fakat gucunun yetmedigi seyler icin kendisinden daha buyuk ve yuce olarak kabul ettigi bir kisim ilahlar edinmis, onlara yalvarip yakararak dua etmis ve yardim istemistir.
 
Dua, diger insanlar icin oldugu gibi, Mu’minler icin de cok onemlidir. Cunku dua, bir ibadettir ve kullugun ozudur. Cenab-i Hakk da “Dua edin kabul edeyim” buyurarak bizleri duaya tesvik etmis ve “Duaniz olmasa ne ehemmiyetiniz var!” buyurarak, duanin bizim icin ne kadar onemli oldugunu bildirmistir.

Peygamberlerin Hayatlarinda Dua
 
Peygamber Efendilerimiz ve evliya-i izamin hayatlarina baktigimizda duanin cok buyuk bir ehemmiyete haiz oldugunu goruruz. “Rabbimiz, biz kendimize zulmettik, eger bizi bagislamaz ve bize acimazsan, muhakkak ziyana ugrayanlardan oluruz!” diyerek dua eden Hz. Adem (a.s); “..Senden baska ilah yoktur.Senin sanin yucedir, ben zalimlerden oldum” ifadeleri ile inleyip baligin karnindan kurtulan Hz.Yunus(a.s);”Rabbim, bana katindan temiz bir nesil ver. Sen duayi isitensin.” nidasiyla Rabbinden “temiz bir nesil” isteyen Hz.Zekeriya(a.s); “Bu dert bana dokundu, Sen merhametlilerin en merhametlisisin” eniniyle Rabbinden sifa isteyen Sabir Kahramani Eyyub(a.s) ve diger peygamberler daima Allah’a yalvarmis ve O’ndan imdat istemislerdir. Cunku “…Mulkun sahibi olan, diledigine mulku veren, dilediginden alan; diledigini yukselten, diledigini alcaltan; hayir (mal) elinde olan ve herseye kadir olan” O’dur (c.c). Yine “Ben yenik dustum, yardim et”  diyerek tazarru ve niyazda bulunan Hz.Nuh(a.s); “Rabbim, beni ve zurriyetimden bir kismini namazi kilan yap; Rabbimiz, duami kabul buyur. Rabbimiz, hesabin gorulecegi gun, anami-babami ve Mu’minleri bagisla!” nidalariyla vadileri inleten Hz. Ibrahim(a.s) ve “Allah’im, gucsuzlugumu, za’fimi ve insanlar nazarinda hakir gorulmemi Sana sikayet ediyorum. Ya Erhamerrahimin! Sen hor-hakir gorulen bicarelerin Rabbisin. Benim de Rabbimsin.. beni kime birakiyorsun? Kotu sozlu, kotu yuzlu uzak kimselere mi, yoksa isime mudahil dusmana mi? Eger bana karsi gazabin yoksa, cektigim mihnetlere, belalara hic aldirmam. Ancak afiyetin arzu edilecek sekilde daha ferah-feza, daha genistir. Ilahi, gazabina giriftar yahut hosnutsuzluguna ducar olmaktan, Senin o zulmetleri paril paril parlatan dunya ve ahiret islerinin medar-i salahi Nur-u Vechine siginirim. Ilahi, Sen razi olasiya kadar Senin affini muhtazirim! Ilahi, butun havl ve kuvvet sadece Senin elindedir.” seklindeki ferah-feza ifadeleriyle sikayetini hz.Allah’a arzeden Insanligin Iftihar Tablosu (s.a.s) ayni “Maliku’l Mulk”e teslimiyetlerini dile getiriyorlardi.
 
Her Yerde “O” Var!
 
Insan, karanlik gecelerde-aydinlik gunduzlerde, yazda-kista, dagda-ovada, koyde-sehirde, her nerede ve ne zaman olursa olsun daima kendisiyle beraber olan alemlerin Rabbi’ne muhtactir. Bundan dolayi Mu’min, melce ve mence olarak yalniz O’nu bilir, O’nu tanir ve O’ndan baskasina boyun egmeyi O’na vefasizlik sayar. O bilir ki, “Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin, cunku O, haddi asanlari sevmez. Yeryuzu duzeltildikten sonra onda bozgunculuk yapmayin, korkarak ve umarak O’na dua edin. Muhakkak ki,Allah’in rahmeti iyilik edenlere yakindir”
 
“En guzel isimler Allah’indir. O halde O’na onlarla (o guzel isimlerle) dua edin” “Kafirlerin hosuna gitmese de siz, dini yalniz Allah’a halis kilarak O’na yalvarin.”; “.. Bana dua edin, size icabet edeyim (duaniza cevap vereyim).” buyurarak kendisine dua edilmesini emreden Hz. Allah (c.c), kapisina gelip kullugunu ilan eden ve kendisine el acip yalvaranlari huzurundan bos cevirmeyecektir.
 
Dua Ruhun Gidasidir!
 
Insan, duaya muhtactir. Cunku dua, ruhun gidasidir. O, iradeyi kanatlandiran bir buyudur ve mudavimlerinden baskasi da onun bu guclu sirrini anlayamaz. Dua, esbabi aşarak hem hz.Allah’in kudretine itimadi, hem de beseri za’fi ilandir. Demek ki, insanin vazife-i fitriyesi; taallumle tekemmul ve dua ile ubudiyettir. Cunku insan bu aleme, ilim ve dua vasitasiyla tekemmul etmek icin gelmistir.
 
Bir hadisi kutside ifade edildigi gibi; biz genis zamanimizda Allah’i hatirlarsak Allah da bizi hatirlayacak ve Hz. Ibrahimvari en zor ve sebeplerin tamamen sukut ettigi anlarda bize yardim elini uzatacak, atesleri bile berd u selama cevirecektir. Onun icin bizim, gerek sahsi kemalatimiz, gerekse toplumun tekemmulu adina, tam bir teslimiyet icinde her seyi O’na havale edip, yalniz O’na siginmamiz gerekmektedir.
 
Problemlerin Cozum Kaynagi
  

Dua butun problemlerin cozum kaynagidir. Kucuk-buyuk butun problemler, hz. allaha havale edilerek ve O’na siginilarak cozulebilir. Zira bizi hic yoktan yaratan ve bize yol gosteren O’dur. Bizi yedirip iciren; hastalandigimiz zaman bize sifa veren O oldugu gibi; bir gun bizi oldurecek ve tekrar diriltecek de yine O’dur. Nerede olursak olalim, bizimle beraber olan O’dur ve nerede, ne yaparsak yapalim butun yaptiklarimizi gormektedir. Dolayisiyla, iyilikleri elde edip kotulukleri def edebilmemiz icin; “Rabbini, icinden yalvararak ve korkarak, yuksek olmayan bir sesle sabah-aksam , gafillerden olma!” emrine uyarak gece-gunduz devamli duayla mesgul olmaliyiz.
 
Rabbin azameti karsisinda aczimizi ve fakrimizi iliklerimize kadar hissederek kalp kapilarimizi O’na acmali; Veysel Karani gibi,”Ilahi! Sen benim Rabbimsin ben de kulunum. Sen, Halik’sin, ben de mahlukum. Sen Razik’sin, ben merzukum. Sen Malik’sin, ben memlukum. Sen Aziz’sin, ben zelilim. Sen Zengin’sin, ben fakirim. Sen Veren’sin, ben dilenciyim. Sen dualara icabet eden’sin ben de dua edenim” demeli ve hacalet icinde Hakk’in kapisinda azad kabul etmez bir kul oldugumuzu ilan etmeliyiz. Ne basarilar bizi simartip O’nu unutturmali; ne de musibetler O’na karsi isyana vesile olmalidir. Kul, daima Sultan’in kapisinda kullugunun idrakinde olmali ve O’ndan gelen her seyi cana safa bilmelidir.
 
Iradenin Guc Kaynagi
 
Dua, zaman ve hadiselerin butun yipraticiligina karsi insan iradesine guc ve kuvvet kazandiran temel dinamiklerden birisidir. Insan, dua sayesinde esya ve hadiselerin bogucu atmosferinden ferah-feza bir iklime kavusur; kendisini bir kere daha yeniler ve metafizik gerilime gecer.
 
Dua, şer kapilarini kapatip hayir kapilarini acan tilsimli bir anahtardir Mu’min icin. Ayni zamanda dua, ilahi inayetin devamliligi icin gerekli olan hamd, sukur, tesbih u ta’zim ve istigfar icin kelimelerle örulmus zebercet bir kiliftir. Bundan dolayi nimetler arttikca, kendi acziyetimiz altinda kalip ezilmememiz icin dualarimizin da artmasi gerekir. Cenab-i Hakk, fetihle istigfari birbiriyle irtibatlandirmis ve Efendimiz (s.a.v)’e; “Allah’in yardimi ve fetih geldigi ve insanlarin dalga-dalga Allah’in dinine girdiklerini gordugun zaman, Rabbini overek tesbih et, O’ndan magfiret dile” buyurmustur. Efendimiz (s.a.v) de hayati boyunca sabah-aksam “Ya Hayyu ya Kayyum, Senin rahmetini dilerim. Butun ahvalimi islah eyle ve goz acip kapayincaya kadar olsun, beni nefsimle basbasa birakma”;
“Allah’i tesbih ederim, hamdler Allah’adir, Allah’tan baska ilah yoktur. Allah en buyuktur.” diyerek dua etmis, Allah’a olan minnetini tesbih ve tazimlerle dile getirmistir.
 
Bir hadis-i serifin ifadesiyle “Allah, (dua edip) kendisinden (bir seyler) istemeyene gadap eder.” Insana isteme duygusunu veren Cenab-i Hakk, ibadetler icinde en halis olani diyebilecegimiz duaya karsilik verecek ve kulunun isteklerini yerine getirecektir. Hele Rabb’ine en yakin oldugu secdeye basini koyup; gozyaslari, hislerine tercuman olunca, Alvarli’nin “Keremkare yakisir mi, kerem kesmek gedalerden?” dedigi “Keremkar”, kuluna rahmetiyle tecelli buyurup onu mahzun etmeyecektir.
 
Dua Hakkinda Bir Kac usul
 
Kavli, fiili ve hali gibi cesitlere ayrilan duanin muessiriyeti acisindan uyulmasi gereken bir kisim prensipleri vardir. Bunlari maddeler halinde şu sekilde ozetleyebiliriz:
 
1- Herseyden once, dua ile istenecek mevzuda, sebepler adina yapilabilecek her sey yapilmali.
 
2- Dua, sıdk ve samimiyetle, mubarek zaman ve mekanlarda yapilmaya calisilmali.
 
3- Duada denge korunarak istenilen şeyin Allah’in rizasina ve hikmetine uygun olmasina dikkat edilmeli.
 
4- Kur’an’ı kerimde bize ogretilen ve Efendimiz (s.a.v)’den rivayet edilen ifadelerle dua etmeye calisilmali.
 
5- Duada, hz.Allah adina yapilan en halis isler, şefaatci yapilmali.
 
6- Dua, acz ve fakr icinde, kalbin kirik oldugu, gonlun panjurlarinin ötelere acik oldugu anlarda yapilmali.
 
7- Dua edilecegi vakit, once istigfar ile temizlenerek makbul bir dua olan salavat-i serifeyi sefaatci olarak zikretmeli ve duaya yine salavatla son verilmeli.
 
8- Salih kisilerden dua istenmeli.
 
9- Namazlarin ardindan, Cuma gunu, Kabei muazzama goruldugu zaman, gurbette iken, hasta iken yapilan dualarin; anne-babanin evladina, Mu’minin Mu’mine yaptigi dualarin kabul edilme ihtimali yuksek dualar oldugu bilinmeli ve cok iyi degerlendirilmelidir.
 
Dua, “kul” olan insanin, “Sultanlar Sultani”nin huzuruna cikip perdesiz ve hailsiz olarak istek ve arzularini dile getirmesidir. Insan, dua sayesinde  yukselir.. yukselir ve “kendisine sah damarindan daha yakin olan”a muhatab olma ve “Sen” diyebilme serefine erisir.
 
..Ve Bir Dua Kahramani
 
Hakk’a yakin bazi kullar vardir ki, onlarin dualarina melekler istirak ederek “amin” der ve Hakk katinda hemen kabul gorur. Iste Asim b. Sabit(r.a), kendisi gibi daha niceleriyle birlikte, iman ettikten sonraki butun hayatini, Allah ve Rasulu’nun yolunda gecirip her seyini bu yolda feda eden dua kahramanlarindan sadece birisidir.
 
Asim b. Sabit (r.a), Akabe Biati’ndan once Musluman olmus bir sahabiydi. Bedir savasina katilmis ve musriklerden bir cogunun canini almisti. Uhud savasindan sonra Rasulullah’a gelerek kendilerine Islam’i ogretecek bir heyet gonderilmesini isteyen Adel ve Kare kabilelerine, beraberindeki heyetin kumandani olarak Rasulullah’in emriyle teblig icin yola cikmis ve yolda tuzaga dusurulmuslerdi. Kendilerini Mekke musriklerine satip para kazanmak isteyen bu insanlar tarafindan Reci mevkiinde cevreleri sarildi. Hz. Asim (r.a) yanindakilerle birlikte musriklere karsi savasti ve oklari bitince kilicini siyirip, “Allah’im! Ben, gunun basinda Senin dinini korudum. Sen de, gunun sonunda benim vucudumu koru! Cesedime musrikleri dokundurma!”diyerek dua etti. Daha sonra musrikler, Asim b. Sabit (r.a) basta olmak uzere yedi arkadasi sehit ettiler. Musrikler, Hz. Asim’in basini kesip, Bedir’de oldurdugu Sa’d b. Suheyd’in kizina goturerek ondan mukafaat almak istiyorlardi. Fakat birden Hz. Asim’in etrafinda bir ari toplulugu zuhur etti ve Asim’in(r.a) cesedine yaklasanlarin yuzlerine, gozlerine yapisarak onlarin cesede yaklasmalarina mani oldu.Kafirler, ne yapacaklarini dusunduler ve sonunda aksami bekleyip arilar dagilinca Hz. Asim’in basini kesmeye karar verdiler. Ancak aksam olunca, nerede olursa olsun her seye nigahban olan Cenab-i Hakk, aniden siddetli bir yagmur yagdirdi ve yagmurla meydana gelen sel, Hz. Asim’in (r.a) cesedini alip bilinmezlere dogru goturdu. Sagliginda vucuduna musriklerin necis ellerinin degmesine kendisi mani olan Asim b. Sabit’in(r.a)  vucudu, sehid edildikten sonra da O’nu duyup duasina icabet eden Allah (c.c) tarafindan korunmustu.
 
Dua konusunda yuce Rabbimiz soyle buyuruyor: “Habibim, kullarin sana benden sorunca haber ver ki, ben onlara yakinimdir. Bana dua edince ben dualarini kabul ederim.” (Bakara-186)
 
Peygamber efendimize;  “Hangi dua daha kabuldur diye soruldugunda – Gecenin ortasinda ve bes vakit namazdan sonra yapilan duadir” buyurmuslardir. (Tirmizi, Daavat,3421/3503)
 
Allah(c.c.) Hz. Musa’ya: “Ya Musa, bana gunahsiz bir agizla dua et” buyurdu. Musa (a.s.) “Ya Rabbi, nasil gunahsiz bir agizla dua edeyim, benim oyle bir agzim yok ki” dedi. Allah u Teala “Baskalarinin agziyla dua et, cunku sen baskalarinin agziyla gunah islemis olmazsin. Oyle hareket et ki, insanlar gece gunduz sana dua etsinler. veya kendi agzini temizle. Allah’in (c.c.) adi temizdir, onu zikreden agiz temizlenir.” buyurdu.

Bu Yazı İçin Şerife Şevval Kardelen Hocamıza Teşekkür Eder Sizlerinde Dualarını Bekleriz.

 


Dua Nasıl Edilir !

Seni (r.h.) hazretleri buyurdular:

“Kulun ancak Mevlâsi vardır.

Mevlâ’ya dönebilmek için her hâlini ihsan üzere bulundur. Şöyle ki:

Kul, Allah’a âsi olduğu zaman, şöyle dua etmelidir:

Ya Rabbi! Ayıblarımı ört!

Duası kabul olunup suç ve ayıplan örtüldüğü zaman;

Ya Rabbi! Tevbemi kabul buyur!” diye dua eder.

Tevbesi kabul olunduğu zaman da, şöyle dua eder:

Yâ Rabbi! Beni muvaffak kıl ki, sâlih amel işleyeyim!

Salih ameller işlemeye muvaffak olduğu zaman da, şöyle dua etmelidir:

Ya Rabbi! Beni muvaffak kıl ki, ihlâslı olayım!

İhlâs ile sâlih amel işlediği zaman, sonunda şöyle dua eder:

Ya Rabbi! Benden kabul buyur!”

Akıllı kişiye gereken, bu sağlam ipe yapışmaktır…

3

 

GAM VE KEDERDEN KURTARAN DUÂ

Bir gün Kabise (r.a.), Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.):

Ya Resûlallah, yaşım ilerledi, birçok şeyden geri kaldım, âciz bir hâle düştüm, bana bir şeyler öğret ki, onlardan istifade edeyim.” dedi.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular:

Dünyalığın için, sabah namazını müteakip üç kere:

Sübhânallahi ve bihamdihî sübhânallahilazîm, lâ havle velâ kuvvete illâ bi’llahi’l-aliyyi’l-azîm” de ve buna devam et.

Buna devam edersen gamdan, cüzzamdan, alaca hastalığından ve felçten emin olursun.

.

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol